Türk Kurtuluş Savaşı; ülke bütünlüğünü korumak, ulusal egemenliğe
dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için tüm ulusca
girişilen, çok cepheli bir savaştır. Kurtuluş Savaşı; Osmanlı
Devleti’ni yok eden, Türklere yaşam hakkı tanımayan 30 Ekim 1918
tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması sonucu Türk milletinin bir
ölüm-kalım mücadelesi olarak başlamıştır.
KURTULUŞ SAVAŞI ÖNCESİ DURUM:
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini belirleyen
Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile Anadolu ve Trakya her
türlü işgale açık bir duruma geliyordu. Çünkü Mondros ateşkes hükümleri
galip devletlere gerekli gördükleri her yeri işgal etme hakkı
tanıyordu. Ülke işgale uğrarken Padişah için önemli olan; saltanatın,
halifeliğin ve hanedanın selameti idi. Bu antlaşma çok ağır koşulları
içerirken, İstanbul Hükümeti ileride yapılacak barış görüşmelerinde bu
koşulları hafifletebileceğini umuyordu.
Mondros Ateşkes antlaşmasının hemen ardından işgaller başladı. Bu
antlaşmanın 7 inci maddesine göre, İtilaf devletleri güvenliklerini
tehdit eden bir durumu bahane ederek istedikleri bölgeleri işgal
edebileceklerdi.
Boğazlar İngilizlerin kontrolüne geçti. İngilizler Çanakkale, Musul,
Batum, Antep, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik, Merzifon, Urla ve Kars’ı
işgal ettiler. Fransızlar ise; Trakya’daki demiryolunun önemli
istasyonlarını, Dörtyol, Mersin, Adana ve Afyon istasyonunu işgal
ettiler. İngilizler tarafından işgal edilen, Güney Doğu’daki bazı iller
daha sonradan Fransızlara terk edilmiştir. İtalyanlar ise Antalya,
Kuşadası, Bodrum, Fethiye ve Marmaris’i işgal ettiler. Konya ve
Akşehir’e de asker yolladılar. Mondros Mütarekesi’nin Doğu Anadolu’da 6
vilayetin Ermenilere bırakılacağına ilişkin maddesi Ermenileri harekete
geçirdi. Ermeniler kurdukları Alaylarla Doğu Anadolu’da yayılmaya ve
bölgedeki Türklere zulüm ve baskı yapmaya başladılar. Kozan, Osmaniye,
Mersin ve Adana’ya Fransızlarla birlikte Ermeni çetecileri de geldi.
Yunanlılar kendilerine vaat edilen Ege Bölgesi’ni ele geçirmek üzere,
İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin koruması altında, 15
Mayıs 1919’da İzmir’i işgale başladılar. İzmir’in işgaline tepki olarak
gazeteci Hasan Tahsin tarafından düşmana atılan ilk kurşun Kurtuluş
Savaşımızın başlangıcı olmuştur. Daha sonra Yunanlılar 3 koldan Ege
Bölgesi’ni işgale başladılar.
Mondros ateşkes antlaşmasından sonra işgallerin başlamasına karşılık
Padişah ve Osmanlı Hükümeti işgallere karşı ses çıkarmamışlar, orduyu
geliştirip güçlendirmeye yönelmemişler, sadece kendi çıkarlarını
düşünmüşler, çekingen ve korkak davranmışlar, ülkeyi içinde bulunduğu
durumdan kurtarmak için hiçbir tedbir almamışlardır.
Kurtuluş savaşımızda işgallere karşı ilk silahlı direniş Güneydoğu
Anadolu’da Fransızlara karşı başlamışsa da, ilk Kuvayı Milliye hareketi
Batı Anadolu’da Yunanlılara karşı oluşturulmuştur. Yunan birliklerinin
İzmir’i işgal etmesi ve Anadolu içlerine ilerlemeye başlamasına seyirci
kalan Osmanlı Hükümeti’nden artık hiçbir şey beklenemezdi. Bu durum,
Kuvayı Milliye’nin doğuşunu ve Milli Mücadele’nin başlamasını
kolaylaştırıcı etkenler olmuştu.
HEYET-İ TEMSİLİYE’NİN ANKARA’ YA GELİŞİ (27 ARALIK 1919)
27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal burasını Anadolu’daki
direniş hareketinin merkezi olarak seçmişti. Gerçekten de Ankara
coğrafi konum bakımından Anadolu’nun ortasına yakın bir yerde
bulunuyordu.Ayrıca o dönemin en önemli ulaşım aracı olan demiryolu
Ankara’ya kadar uzanıyordu.
MECLİS-İ MEBUSAN’IN SON TOPLANTISI VE MİSAK-I MİLLİ’NİN KABUL EDİLMESİ (28 Ocak 1920)
12 Ocak 1920’de Osmanlı Meclis-i Mebusan son kez toplandı. Bu
meclisin verdiği en önemli karar, taslakları Mustafa Kemal tarafından
milletvekillerine Ankara’da verilen ve sonraları Misak-i Milli olarak
adlandırılacak olan Ahd-ı Milliye(Ulusal And) 28 Ocak 1920’de kabul
edildi. Meclisin ve İstanbul Hükümeti’nin çalışmalarından ve Anadolu’da
artan direniş hareketlerinden rahatsızlık duyan İtilaf Devletleri 16
Mart 1920’de İstanbul’u işgal ettiler. Yunan birlikleri de Anadolu
içlerine doğru ilerlemeye başladı. İstanbul’un işgalinden sonra
Meclis-i Mebusan padişah tarafından kapatılmıştır.
Misak-ı Milli (Ulusal And) kararları:
-Halkı özgür kalır kalmaz ana yurda kendi istekleriyle katılmış olan
Kars, Ardahan, Artvin için gerekirse yeniden oylama yapılacaktır.
-Batı Trakya’nın durumu orada yaşayanlar tarafından saptanmalıdır.
-Halifeliğin, İstanbul ve Marmara’nın güvenliği sağlanmalıdır. Boğazlar
konusu, ilgili devletlerle birlikte verilecek kararlarla çözümlendikten
sonra Boğazlar dünya ticaretine açılabilecektir.
-Azınlıklar için istenen haklar sınırlarımız dışındaki Türklere de uygulanması koşuluyla kabul edilebilir.
-Ulusal ve ekonomik gelişmemizi mümkün kılmak amacıyla tam serbestlik
ve bağımsızlık sağlanması, siyasi, adli, mali gelişmemize engel olan
sınırlamaların kaldırılması gereklidir.
-Müslüman Arapların çoğunlukta olduğu yerlerin kaderi halkın oyuna uygun olmalıdır.
Önemi:
-Misak-ı Milli ile M.Kemal Paşa’nın düşünceleri Osmanlı parlamentosu tarafından kabul edilmiş ve yasallaşmıştır.
-Türk ulusunun bağımsızca yaşayacağı vatan sınırları çizilmiştir.
KURTULUŞ SAVAŞI
(MUHAREBELER VE BARIŞ GÖRÜŞMELERİ)
SAVAŞLAR
Doğu cephesi savaşları:
Ermeni sorununun uluslararası bir sorun haline gelmesi, Rusların Berlin
Antlaşmasına Ermenilerle ilişkili olarak hüküm koydurmasıyla
başlamıştır. Ermeniler Hınçak ve Taşnak adlarıyla terör örgütleri
kurarak Ermeni milliyetçiliğini yaymaya, halkı silahlandırarak isyana
teşvik etmeye başladılar. I.Dünya Savaşı’nda, Kafkas cephesinin
açılması üzerine Ermenilerle Ruslar işbirliğine yönelmişler ve Rusların
kışkırtmalarıyla Türkleri katletmeye başlamışlardır. Osmanlı
Devleti’nde kışkırtmalar sonucu en son ayaklananlar Ermenilerdir.
Bu nedenle, Osmanlılar cephe gerisinin güvenliği için Ermenileri
Suriye ve Lübnan’a mecburi göç ettirmiştir(1915). İtilaf Devletleri
Sevr’i uygulamaya koyabilmek için Batıda Yunanlıları, doğuda Ermenileri
kullanmışlardır. İtilaf Devletleri, Akdeniz ve Karadeniz’e çıkış
kapıları olacak ve sınırları Wilson tarafından çizilecek Büyük
Ermenistan düşünü gerçekleştirmek için Sevr Antlaşması’na bir madde
koydular.
Rusya’da ihtilal gerçekleşince Ruslar, Doğu Anadolu’da işgal ettikleri
yerleri Türklere bırakarak geri çekildiler. Bu arada merkezi Erivan
olan bir Ermeni devleti kuruldu (28 Mayıs 1918). Ruslar çekilirken daha
Türk ordusu bölgeye ulaşmadan Ermeniler, Rusların yerini aldı ve Wilson
ilkelerini kendilerine göre yorumlayarak Doğu Anadolu’nun kendilerine
ait olduğunu ileri sürüp, Gümrü, Iğdır, Arpaçay ve Aras’a kadar
ilerlediler. Ulusal Kurtuluş Savaşı başlamadan önce Doğu Anadolu’nun
Ermenilerin eline geçmesine mani olmak için Doğu Anadolu Müdafaai Hukuk
Derneği adıyla bir örgüt kurulmuştu. TBMM Hükümeti 15. Kolordu Komutanı
Kazım Karabekir’i tam yetkiyle Doğu Cephesi Komutanlığına atadı. 28
eylül 19282de, Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk birlikleri
Ermenileri yenilgiye uğrattı. 29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars ve
çevresi Ermeni işgalinden kurtarıldı.
Savaşı kaybeden ve bu arada dostlarından bekledikleri yardımın
gelmediğini gören Ermeniler barış istemek zorunda kaldılar. Zira Türk
kuvvetleri Gümrü’ye kadar gelmişlerdi. 2 Aralık 1920’de Gümrü
Antlaşması imzalanarak savaşa son verildi.
Gümrü Antlaşması’na Göre:
-Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğu Ermenilerce de benimsenmiştir.
-Ermeniler D.Anadolu’daki her türlü isteklerinden vazgeçmişlerdir. Ermenistan kurma girişimleri suya düşmüştür.
-1878’de elden çıkan Kars ve çevresi Türk topraklarına katıldı.
Önemi:
-Gümrü Antlaşması TBMM’nin uluslararası alanda ilk siyasi başarısıdır.
-Misak-ı Milli’nin doğu sınırları kısmen de olsa belirlendi.
-Halk üzerinde ordu ve meclisin güveni artmıştır.
I. İNÖNÜ SAVAŞI
(6 – 10 Ocak 1921)
Çerkez Ethem’in ayaklanmasının yarattığı ortamdan yararlanmak isteyen
Yunan ordusu, 6 Ocak 1921’de Bursa ve Uşak’tan hareket ederek,
Eskişehir ve Afyon yönünde askeri harekata başlamıştır. Amaçları,
Eskişehir’i ele geçirip demiryolu ulaşımını kontrol altına almak, sonra
da Ankara’ya işgal ederek TBMM’yi dağıtmaktı. Türk ordusu Yunan
ordusunu İnönü’de karşılamıştır. Albay İsmet (İnönü)’nün komutasındaki
düzenli Türk ordusu 10 Ocak 1921’de kendinden kat ve kat üstün olan
Yunan ordusunun ileri harekatını İnönü’de durdurmuştur. Sonra da
Kütahya yönünden ilerleyen Çerkez Ethem kuvvetleri yenilgiye
uğratılmıştır.
I.İnönü Savaşı küçük çapta bir savaş olmasına rağmen önemli sonuçlar doğurmuştur