FİLM | | OYUN | VİDEO | RESİM | MÜZİK | FİLM | İNDİR | AŞK | VE DAHASI... WwW.FoRuMDoSt.EnİyİFoRuM.NeT |
|
| KurtuluŞ SavaŞi Öncesİnde Kurulan Zararli Cemİyetler | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
BiTiRiMcİCaSuS :) SİTE MÜDÜRÜ :)
Mesaj Sayısı : 162 Yaş : 30 Nerden : FaMiLyA ToKaT İş/Hobiler : SİTE-METİN2 Lakap : MiNiK TAKIM : RÜTBE : Kayıt tarihi : 10/01/09
| Konu: KurtuluŞ SavaŞi Öncesİnde Kurulan Zararli Cemİyetler C.tesi Şub. 14, 2009 6:11 pm | |
| Azınlıkların Kurduğu Zararlı Cemiyetler
Özellikleri Nelerdir? Mondros Mütarekesi’nden sonra, ordunun terhis edilmesi ve devlet otoritesinin kalmaması üzerine ortaya çıktı.Azınlıklar tarafından, işgalci emellerine hizmet eden kuruluşlardı.Anadolu hareketine ve Türklerin milli devletine karşıydılar.Bu cemiyetlerin hepsi Rum Patrikhanesi tarafından yönetiliyordu.
İtilaf Devletlerince ekonomik ve siyasi açıdan destekleniyorlardı. Wilson İlkeleri’ne göre bulundukları yerlerin kendilerine verilmesini istiyorlardı. Mondros Mütarekesi’nin yedinci ve yirmi dördüncü maddelerini uygulatmak istiyorlardı.
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesi şu şekildeydi : “İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde, herhangi bir bölgeyi işgal edebilecek.”
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 24. maddesi şu şekildeydi: Altı Vilayet adı verilen yerlerde bir kargaşalık olursa, bu vilayetlerin herhangi bir kısmı işgal edilebilecek.
Cemiyetler
Mondros Mütarekesi’nden sonra Türk ordusunun terhisinden cesaret alan bazı azınlıklar, Milli Mücadele’ye karşı bir takım cemiyetler kurmuşlardı.
Mavri Mira
İstanbul’daki Rum Patrikhanesi tarafından kurulan bu cemiyet, Bizans İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmak ve Ege Bölgesi’nde ilerleyen Yunan ordusuna yardımcı olmak amacını güdüyordu. Çalışma alanı; Bursa, Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul ve Bandırma idi. Yunan Kızılhaç, Resmi Göçmenler Komisyonu, Rum okullarındaki izcilik kurumları, Mavri Mira’nın emrinde çalışıyordu.
Trakya ve Yunan Komitesi
Trakya’nın işgalinden doğan sorunları Yunanistan açısından çözmeye çalışan bir örgüttür. Buradaki milli direnişi ortadan kaldırmak ve tüm Doğu Trakya’nın Yunanistan’a verilmesini sağlamak temel amaçlarıydı.
Pontus Rum Cemiyeti
Yunanistan’ın milli örgütü olan ve Yunanistan’ın 1829′da bağımsız olmasını sağlayan Etnik-i Eterya Cemiyeti Trabzon ve dolaylarında bir Rum Pontus Devleti kurmak amacıyla Pontus Rum Cemiyeti’ni meydana getirdi.
Kordos Cemiyeti
Yunanistan tarafından İstanbul’da “Rum Göçmenleri Merkez Komisyonu” adıyla kurduruldu. Derneğe İstanbul, Trakya, Trabzon, Marmara kıyıları ve İzmir gibi yörelerde düzeni bozma, Yunanistan’dan gelen özel görevlileri Rum göçmeni göstererek Doğu Karadeniz dolaylarına yerleştirme, bu yörelerdeki Rum azınlığı sayıca çoğaltma görevi verilmiştir. Ermenilerin Kurduğu Cemiyetler
Daha önceleri Ermenilerin kurmuş oldukları “Taşnaksütyun” ve “Hıncak” adlı gizli örgütler milli mücadeleye karşı çıktılar ve işgalcilerle işbirliği yaptılar. Ermeni Patriği Zaven Efendi de Mavri Mira’ya benzer bir örgüt kurup Rumlarla işbirliği yaptı. Zaven Efendi tarafından kurulan bu cemiyetin adı, “Rum-Ermeni Birliği Komitesi” idi. Ermeni İntikam Alayları da, Fransızlardan aldıkları destek ile Adana ve dolaylarında faaliyet gösteriyorlardı.
Yahudi Cemiyetleri
Yahudilerin çok büyük bir çoğunluğu bölücü çalışmalarda bulunmadı, ancak “Makkabi Cemiyeti” ve “Alyans israilit Cemiyeti” işgalcilere destek verdi.
Milli Varlığa Düşman Cemiyetler
Özellikleri Nelerdir?
Milliyetçi amaçlara tamamen karşıydılar. Osmanlıcı ve hilafetçiydiler. Başat Hürriyet ve İtilaf Fırkası etrafına toplanmışlardı. Anadolu hareketine karşıydılar. Ulusal örgütlere karşı direniş göstermişlerdir. Manda ve himaye taraftarıydılar.
Hürriyet ve İtilaf Partisi
Kasım 1911′de Trablusgarp Savaşı’nın yarattığı kaos döneminde Ahrar ve Mutedil Hürriyetperveran Fırkalarının birleşmesinden oluşmuştur. İttihat ve Terakki karşıtı olan bu fırka, bağımsızların ve gayr-i müslüm mebusların desteğiyle güçlendi. Fırka’nın temel amacı, İttihat ve Terakki iktidarını yıkmaktı. Programında Osmanlcılığı, özyönetimi, özel girişimi, meşrutiyeti ve liberal iktisat’ı savunmaktaydı. 1912 “sopalı seçimleri” ne kadar iktidarda kalan parti bu seçimde ancak 6 milletvekilini Meclis’e sokabildi. Bundan sonra parti sıkı bir muhalefete yöneldi. “İkdam” ve “Alemdar” gazeteleri partinin yayın organı oldu. 1913′deki Babıali Baskını’ndan sonra parti dağılmaya başladı. Mahmut Şevket Paşa suikastından sonra bir kısım parti mensubu yargılandı, idam edildi, Sinop’a dürgün edildi ve ordan Avrupa’ya kaçtı.
Diğer Cemiyetler
Bu cemiyetler Mondros Mütarekesi’nden sonra Osmanlı Devleti’nin bağımsız yaşayamayacağını düşünen, Milli Mücadele’ye karşı manda ve himaye yanlısıydılar.
Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası
Bu cemiyet milli mücadeleye karşı çıkan Damat Ferit Hükümeti’ni desteklemiş, padişah ve halifeye bağlı kalmakla vatanın kurtulacağını savunmuştur.
Kürdistan Teali Cemiyeti
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra kurulan bu cemiyet Wilson İlkeleri’nden yararlanarak özerk bir Kürt devleti kurmak için mücadele etmiştir. Teali-i İslam Cemiyeti
İşgalcilerle mücadele edilemeyeceğini, bundan dolayı halifenin etrafında toplanmanın gerekliliğini savunmuşlardır.
İngiliz Muhibleri Cemiyeti
Bu cemiyetin başkanı bir İngiliz din adamı olan Rahip Fru idi. İşgallere karşı koymanın olanaksız olduğunu savunan bu cemiyete Damat Ferit de üye idi.
Wilson Prensipleri Cemiyeti
Ülkeyi Milletler Cemiyeti içerisinde diğer devletlerle eşit haklara sahip bir varlık haline getirmek amacıyla kurulmuştur. Kurucularının Amerika Birleşik Devletleri’nin manda ve himayesi altına girmekten yana oldukları bilinmektedir.
Hürriyet ve İtilaf Fırkası
İttihat ve Terakki Partisi’ne düşman olarak çıkan bu cemiyet, Anadolu’daki milli kurtuluş hareketine karşı en büyük tepkiyi göstermiştir. Bu parti (fırka) Damat Ferit tarafından özellikle milli direnişe karşı yönlendirilmiştir. a) Rumların Faaliyetleri
Mondros Mütarekesinin imzalanmasını müteakip Anadolu’nun muhtelif yerlerinde işgaller başladı. İngiltere ve diğer batılı devletlerin desteği ile Yunanlılar da İzmir’i işgal ettiler. Yunanlıların İzmir’i işgaliyle başlayan ilerleyişleri iç kısımlara doğru devam edecektir. Yunan askerlerinin Anadolu’ya ayak basmasıyla birlikte yıllarca içimizde yaşayan Osmanlı Devleti’nin tebaası olan Rumlar da Yunan askerleriyle birlikte, Türklere karşı katliamlara başladılar. Çünkü Rumları teşkilatlandıran ve Müslüman-Türk düşmanlığını onlara aşılayan başta Fener Patrikhanesi olmak üzere birçok Yunan-Rum cemiyetleri vardı. Bu cemiyetleri şöyle sıralayabiliriz. Etnik-i Eterya Cemiyeti | |
| | | BiTiRiMcİCaSuS :) SİTE MÜDÜRÜ :)
Mesaj Sayısı : 162 Yaş : 30 Nerden : FaMiLyA ToKaT İş/Hobiler : SİTE-METİN2 Lakap : MiNiK TAKIM : RÜTBE : Kayıt tarihi : 10/01/09
| Konu: Geri: KurtuluŞ SavaŞi Öncesİnde Kurulan Zararli Cemİyetler C.tesi Şub. 14, 2009 6:11 pm | |
| Fener Rum Patrikhanesi ve Kiliseler
Mavri Mira Cemiyeti
Pontus Cemiyeti
Trakya Komitesi
Rum İzci Teşkilatı
Rum Matbuat Cemiyeti
Beyoğlu Rum Edebiye Cemiyeti
Rum Ticariye Cemiyeti
Asya-yı Suğra Cemiyeti
Rum-Yunan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti
Rum-Yunan İttihad-ı Milliye Cemiyeti
Yunan-Rum Sahib-i Ahmer Cemiyeti
Yunan Bahriye İdaresi
Yunan Ahz-ı Askeri Şubesi
Yukarda adlarını verdiğimiz cemiyetlerin tamamı da Patrikhaneden maddî ve manevi destek alıyordu. Cemiyetleri, maddi olarak Yunan Kızılhaçı ile Atina ve Selanik bankaları destekliyordu. Fener Rum Patrikhanesi
Fener Rum Patrikhanesi, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden itibaren siyasî faaliyetlerini artırarak “Megalo İdea” yani “Büyük Fikir” “Büyük Ülkü”yü gerçekleştirmek istemiştir. Bu büyük fikir ise Bizans İmparatorluğu’nu diriltmek, Büyük Yunanistan’ı kurmak idi. Aslında, Yunanlılar’ın Bizansla bir ilgisi yoktur. Ama onlar, Hristiyan devletlerin desteğini almak için kendilerini Bizansın varisi olarak gösteriyorlardı. Yunanlı ilim adamlarından Prof. Dr. Luvaris kilisenin faaliyetini şu sözlerle açıklamaktadır: “Kilise muayyen ölçüde çöken ülkenin haklarının mirasçısı halinde yükseltildi. Patrik, Hristiyanlar için Bizans İmparatorluğunun yerini aldı ve bununla imparatorun kıyafetini ve Bizans devlet alametlerini bu arada iki başlı kartalı da aldı.”
Görüldüğü gibi Patrikhane “Megalo İdea”nın adeta bekçisi ve takipçisi olmuştur. Bu çalışmalarının meyvesini de, II. Mahmud zamanında Mora isyanını çıkartmak ve Etniki Eterya Cemiyetine verdiği destek sonunda Yunanistan’ın kurulmasıyla almıştır.
Fener Rum Patrikhanesi, Yunanistan bağımsız bir devlet haline geldikten sonra, bu devletin sınırlarının genişlemesi ve Osmanlı devletinden devamlı toprak alınması için çalışmalarına devam etmiş ve Yunanistan’ın emrinde çalışmıştır. Daha doğrusu, Yunanistan devletini kurdurmuştur. Girit’in Türklerden alınmasından sonra, Venizelos başbakanlığa geçmiş ve Adalar Denizini bir “Yunan Denizi” yapmak gayesiyle, adalardaki Rum-Yunan halkın ayaklanmaları için Patrikhane ile işbirliği yapmıştır.
Mondros Mütarekesinden sonra da Fener Patrikhanesi Türkler aleyhindeki çalışmalarına devam etti. Askerî ve siyasî kuruluşların birlikte çalışmaları sağlandı.
Rum Matbuat Cemiyeti adı ile teşkilatlanan Rumlar, cinayetlerini gizlemek için bu adı seçmişlerdir. Cemiyet, toplantılarını Yunan Konsolosluğunda yapıyordu. Cemiyetin sekiz üyesinden beşini yerli Rumlar, üçünü de Yunanlılar oluşturuyordu. Cemiyet, verilen emirler doğrultusunda cinayetler, suikastler işledi. İtilaf Devletlerini harekete geçirerek İstanbul hapishanelerindeki beşyüzden fazla Rum ve Ermeni’yi tahliye ettirdi.
Matbuat Cemiyeti, Rum İzcilik Cemiyetini geliştirdi. İzcilik Cemiyeti Kadıköy, Beyoğlu ve İstanbul olmak üzere beşyüzer kişilik gruplar halinde organize olarak başlarına Yunan subayları getirildi. Bunlar, Türkleri katletmek için görevlendirildiler.
Ayasofya’yı kiliseye çevirmek isteyen Rumlar, caminin çevresindeki müslümanlara ait ev ve arsaları yüksek fiyatla satın almaya başlayınca, duruma Evkaf Nezaretince el konularak, emlakini satmak isteyenlerin ev ve arsaları alındı. Bir Türk askerî birliği de cami avlusuna yerleştirildi. Mavri Mira Cemiyeti
Rum-Yunan faaliyetlerinin başka bir ad ile ortaya çıkmasıdır. Cemiyet Yunanistan’dan her türlü yardımı almaktaydı. Rumları silahlandırarak müslüman Türk halkını öldürtüyorlardı. Silahlı Rumlar, Türklerin oturduğu kasaba ve köyleri yakıp yıkarak büyük zararlar veriyorlardı. Ege, Marmara, Tekirdağ, Kırklareli, Üsküdar tedhişçilik yaptıkları bölgelerdi. Kartal ve Pendik bölgesinde küçük yaştaki Türk çocuklarını öldürdükleri gibi, ırzlarına da tecavüz etmişlerdi. Kordos Komitesi
Rumların silahlı örgütlerinden birisi de Kordos komitesidir. Rusya’dan getirdikleri Rum ve Ermenileri silahlandırarak muhtelif bölgelere gönderiyorlardı. Komitenin başkanı Yunanistan’lı bir Rum’du. Özellikle Samsun ve çevresinde daha çok faaliyet gösteriyorlardı. Pontus Cemiyeti
Karadeniz bölgesinden İç Anadolu’nun kuzeyine kadar olan sahada Pontus devleti kurmak amacıyla 1904’te kurulmuş bir Rum Cemiyetidir. Bütün cemiyetlerin destekçisi olan Fener Rum Patrikhanesi Pontus faaliyetlerini de destekliyordu. Cemiyetin merkezi İstanbul idi. I. Dünya Harbi sırasında Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu kötü durumu fırsat bilerek Samsun, Çarşamba, Bafra ve diğer Karadeniz sahillerindeki Rumları silahlandıran cemiyet; bu silahlı çetelere yol kestiriyor, Türklere ait köy ve kasabaları yağmalattırıyor, müslüman halkı öldürtüyordu. Özellikle, İstanbul’un işgalinden sonra Pontusçuların katliamları arttı. Amasya, Tokat, Samsun bölgelerinde binlerce Türkü öldürdüler, mallarını gasbettiler. Pontuscu Rumların teşkilatlanmasında Merzifon Amerikan Koleji de önemli rol oynadı. Pontus adlı gazete ve dergi çıkarıyorlar, kuracakları devletin haritasını bastırıyorlardı. Haritaya göre; Batum’dan İstanbul boğazına kadar Karadeniz kıyıları ile Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Gümüşhane, Erzincan vilayetlerini içine alan bir Pontus Devleti kurulacak ve merkezi de Samsun olacaktı. Pontus Cemiyeti’nin organizesinde Amasya metropoliti Yermanos ve Samsun metropoliti Tekomanidis önemli rol oynamışlardır. Ermenilerin Faaliyetleri
Osmanlı Devleti’ni yıkmak isteyen İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı tebaası Hristiyan azınlıkları örgütleyerek devlete karşı kullanmışlardır. Rum cemiyetleri yanında Ermeni cemiyetleri de kurdurmuşlardır. Ermenileri Osmanlı devletine karşı silahlandıran ve teşkilatlandıran kuruluşlar Taşnaksutyun ve Hınçak cemiyetleridir. 1877ğ1878 Osmanlı-Rus harbinden sonra İngiltere’nin isteği ile Ermeni meselesi gündeme getirilmiş ve Ermenilerin yaşadığı yerlerde ıslahat yapılması maddesi Berlin Andlaşması’na konulmuştu. Bu tarihten sonra, Ermeniler Osmanlı Devleti’ne karşı devamlı kullanıldılar. II. Abdülhamid’e suikasttan banka soygunlarına kadar birçok olaylar çıkardılar. Bu olaylar I. Dünya savaşı sırasında da devam etti. Ruslar Doğu Anadolu’yu işgal edince, Ermeniler fırsattan istifade ederek, kurdukları silahlı çetelerle ve Osmanlı ordusundan kaçan Ermenilerle birçok olaylar çıkardılar. Müslüman halkı katlettiler. Bu isyanlardan ilki Maraş ilimizin Zeytun (Süleymanlı) kasabasında çıkarıldı. Ermeniler, hükümet konağını işgal ederek jandarmaları öldürdüler. Çıkan çatışmada binbaşı Süleyman Bey olmak üzere yirmibeş askerimizi şehit ettiler. Dağlara çıkan Ermeni çeteleri, müslüman köylerini yakıp yıktılar. Ermeniler Maraş bölgesi dışında Bitlis yöresinde de birçok olaylar çıkardılar. Elazığ, Diyarbakır, Sivas, Ankara ve Trabzon’da sayısız olaylar çıkararak müslüman Türkleri öldürdüler.
Van’da olay çıkaran Ermeniler polislere, jandarmalara ve kışladaki askerlere saldırdılar. Birçok binayı bombaladılar, müslüman halkın oturduğu mahalleleri ateşe verdiler. Van’da 23 gün kanlı olaylar devam etti ve şehri tamamen işgal ettiler. Müslüman halkın binlercesi katledildiği gibi, kadınların ırzlarına tecavüz ettiler. Müslüman Türk kadınlarını ve kızlarını toplayarak binbir işkenceyi, rezaleti yaptılar. Hamile kadınların karınlarından süngülerle çocukları çıkarıp parçaladılar. Van şehrimiz tamamen bir kan deryasına döndü. Van’da 1500 kadar kadın ve çocuk kalmıştı. Bu kalanları da Van’da görevli Amerikalılar korumuşlardır.
Van şehrimiz Ermeniler tarafından Ruslara teslim edildi. Ermeniler Van’da geçici bir hükümet teşkil ederek kuracakları Ermeni devletini 14 eyalete ayırdılar. Ermeni zulüm ve vahşeti her tarafta arttı. Ordudaki Ermeni askerleri de silahlarıyla kaçarak Ermeni komitecilerine katıldılar. Ermenilerin yaptıkları bu zulmün, vahşetin önüne geçmek için Hükümet 14 Mayıs 1915’de “Tehcir Kanunu”nu çıkardı. Bu kanunla Ordu, Kolordu, Tümen ve Müstakil Mevki Komutanlarına yetkiler verildi. Asayişin sağlanması için bölge halkı başka yerlere göç ettirilecekti.
Ermeniler, göç ettirilme sırasında müslümanları öldürmeğe devam ettiler. Şarki Karahisar’da müslüman mahalleleri ateşe vererek yaktılar. Şehir baştan başa yakıldı. Ermenilerle buradaki mücadele yirmibeş gün devam etti.
Ermeniler Urfa’da da büyük olaylar meydana getirdiler. Şehirdeki mevcut polis ve jandarma Ermenilerin çıkardığı olayları önleyemedi ve 4. Ordudan yardım istendi. Ermenilerle Urfa’da çarpışma uzun müddet devam etti. Bu arada I. Dünya Harbini sona erdiren anlaşmalar yapıldı. Osmanlı Devleti de Mondros Mütarekesini imzaladı. Mütareke ile birlikte Sadrazamlık makamına Damat Ferit Paşa getirildi.
İttihatçı düşmanlığı ile tanınan Damad Ferid’in yaptığı işlerden ilki, Ermenilere ve İtilaf Devletleri’ne hoş görünmek için önceki hükümetin verdiği emirleri yerine getiren ve Ermenilerin Boğazlıyan’dan çıkmalarını sağlayan Kaymakam Kemal Bey’i, Kürt Mustafa Paşa Divan-ı Harbinde idama mahkum ettirmek olmuştur. 8 Nisan 1919’da idam kararı verilen Kemal Bey, 10 Nisan 1919’da idam edildi. Ermenilerin yaptıkları katliamları görmezlikten gelen ve adeta bir Ermeni gibi davranan Sadrazam Damad Ferid; Ermeni tehcirini (göçünü) “o vakitki Osmanlı Hükümetinin bir eser-i vahşeti” diye tasvir ettiğini söylemiştir.
Damad Ferid Paşa’nın acizliği ve ihaneti Ermenileri daha da cesaretlendirmiş ve Ermeni temsilcisi Bogos Nubar Paşa mütarekeden bir ay sonra 30 Kasım 1918’de İtilaf Devletlerine müracaatla müstakil bir Ermenistan devleti kurulmasını istemiştir. Ermeni patriği Zaven Efendi de 12 Şubat 1919’da Paris ve Londra’ya giderek Fransa ve İngiltere devlet adamlarıyla görüşerek bağımsız bir Ermeni devleti kurulması için yardım istemiştir. Ermeni temsilcileri 26 Şubat 1919’da “Onlar Konseyi”nde Ermeni isteklerini açıkladılar. Bu isteklere göre Vilayet-i Sitte denilen altı vilayetle birlikte (Erzurum, Bitlis, Sivas, Van, Elazığ, Diyarbakır) Maraş, Kilikya (Çukurova bölgesi) Trabzon’un bir kısmını da içine alan bir Ermenistan devleti kurulacaktı.
Ermeni isteklerini görüşen “Onlar Konseyi”nin üyelerinin bir kısmı Ermeni isteklerini çok abartılı buluyorlardı. Kurulacak bir Ermeni devletinin savunulması, ordusuna verilecek silah, cephanenin karşılanması, yıllarca sürecek bir maddi yardım ve hangi devletin mandaterliğinde olacağı konuları üzerinde tam bir anlaşma sağlanamadı. İngilizler ve İtalyanlar kuvvet veremeyeceklerini belirttiler. Sadece Fransa askerî kuvvet vereceğini söyledi. Amerikan Cumhurbaşkanı Wilson, Senato’nun tasvibi şartıyla Ermeni mandasını kabul edebileceğini söyleyerek Ermeni isteklerine destek verdi.
Ermenilerin isteklerinde direnmelerinde, Damad Ferid’in, Ermenilere özerklik verileceğini söylemesi de etkili olmuştur. Ermeniler, müstakil bir devlet kurmak istediklerinden Damad Ferid’in bu teklifini de kabul etmemişlerdir. Ermeni zulüm ve vahşeti de ancak Türk askerinin süngüsüyle sona erdirilebilirdi ki, sonuçta öyle olacak; Kâzım Karabekir Paşa Ermeniler üzerine sefer için görevlendirilecek ve 3 Aralık 1920’de Gümrü Andlaşmasıyla mesele halledilecektir.
Zararlı Cemiyetler
Milli Mücadele’de azınlıkların kurduğu cemiyetlerin yanında milli çıkarlarımızla bağdaşmayan, milli birlik ve beraberliğimizi bozucu, işgalci devletlerin destek ve yardımlarıyla Türkler tarafından kurulan cemiyetler de mevcuttur.
a) Kürt Teali Cemiyeti
Bedirhani, Baban ve Şemdinan aşiretlerinden İstanbul’da oturan Kürt aileler ve entellektüel aydınlardan kurucuları arısında; “Ayan azasından cemiyet başkanı Seyit Abdülkadir, Başkan vekilleri Babanzade Mustafa Zihni Paşa, Bedirhani Emin Ali, Molla Said, Bediüzzaman (Said-i Nursi), Katipler: Babanzade Abdülaziz, Seyit Abdullah ve Şefik Beylerden oluşmaktadır.”
6 Kasım 1917’de kurulan cemiyet Dahiliye Nezareti’ne 7 Aralık 1918 tarihinde bir yazıyla başvurmuş; Dahiliye Nezareti 19 Şubat 1919 tarih ve 74 sayılı kararla kurulma izni vermiştir.
Başta kendisini; “1908 yılında kurulan Osmanlılık idealine bağlı bir hayır cemiyeti görünümünde olan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyetinin devamı gibi gösterdiyse de asıl amacı: mütarekenin yarattığı elverişli koşullardan yararlanarak bağımsız bir Kürt Devleti kurmaktı”.
Merkezi İstanbul’da bulunan cemiyetin Diyarbakır, Bitlis, Mardin, Erzurum, Elazığ, Van vilayetlerinde şubeleri ve geniş manada faaliyetleri vardı.
Türk milletinin aleyhinde çalışıp, Türk toprakları üzerinde İtilaf Devletlerinin menfaatleri doğrultusunda propaganda yaparak Osmanlıyı içten yıkmak için ellerinden gelen gayreti göstererek Millî Mücadele’yi aksatma çalışmalarıyla zararlı hale geldiler.
Seyit Abdülkadir ve ekibinin, Kürtleri Türkler’den ayrı bir kavim sayarak birbirlerine düşman ilân etmeye çalışması Wilson ilkelerinden faydalanarak bağımsız bir Kürdistan kurmayı amaçlaması; bütün Türkler ve en çok Doğu Anadolu vilayetleri halkı tarafından şiddetle reddedildi.
Doğu illerine Kürt memurların atanmasını isteyen kuruculardan Avni Paşa, Mevlanzade Rifat, Haydarizade İbrahim Efendi, Abuk Ahmet Paşa’dan oluşan grup; sonuç olarak “Kürdistan”a bir Kürt vali atanması ve belli sayıda Kürt görevlinin gönderilmesi fikrini benimsettiler.
Ali Bedirhani’nin Diyarbakır Valiliğine, Hamdi Paşa’nın 10. Kolordu komutanlığına, bir başka Kürt’ün Mardin valiliğine atanması işlemi; İngiliz Yüksek komiserliğinin Ali Bedirhani’ye güvenmemesi ve konunun Osmanlı Devletinin iç işlerine müdahele olacağı düşüncesiyle gerçekleşmedi. Bu arada yapılan 1919 Meclis-i Mebusan seçimlerini de bir dernek değilmiş gibi “Anadolu’da Kuvayı Milliye’nin seçime faal bir surette müdahele ettiği gerekçesiyle veto edip katılmadı”. | |
| | | BiTiRiMcİCaSuS :) SİTE MÜDÜRÜ :)
Mesaj Sayısı : 162 Yaş : 30 Nerden : FaMiLyA ToKaT İş/Hobiler : SİTE-METİN2 Lakap : MiNiK TAKIM : RÜTBE : Kayıt tarihi : 10/01/09
| Konu: Geri: KurtuluŞ SavaŞi Öncesİnde Kurulan Zararli Cemİyetler C.tesi Şub. 14, 2009 6:11 pm | |
| Kendilerini Kürt davasının tek temsilcisi sayan cemiyet üyeleri, İstanbul’da bulunan İngiliz, Fransız, Amerikan komisyon üyelerini ziyaretle isteklerde bulundular. 4 Ağustos 1919’da Amerikan heyetiyle İstanbul’da Seyit Abdülkadir başkanlığında görüşen cemiyet üyeleri; “Kürdistan hudutlarının gösterildiği bir haritayı vererek denize de bir çıkışlarının bulunmasını istediler”.
Amerikan Komiserinin Kürdistan’ın büyük bir kısmını içine alan Ermenistan Devleti’nin kurulmasına karar verildiğini söylemesi üzerine kızan Bediüzzaman Said Nursi cevaben; “Kürdistan eğer deniz sahilinde olsaydı harp gemilerinizle belki bu kararı tatbik edebilirdiniz. Fakat Kürdistan dağlarına gemileriniz çıkamaz bu kararınız da uygulanamaz.” dedi. Amerika’dan Kürt milli haklarına yardımcı olmaları yönündeki isteklerine Amerikan Komiseri; “Sen kendin yardımcı ol, Allah da sana yardım eder” diyerek toplantıyı sona erdirdi.
“Jin” ve “Kürdistan” dergileri çıkararak, boş yere fırtına koparıp Türk halkından toprak isteyen Kürt Teali Cemiyeti üyeleri, Kürt Şerif Paşa’nın Paris’teki girişimlerini desteklediler. “Barış Konferansına iki muhtıra ve bir Kürdistan haritası sunan Şerif Paşa, Ermeni temsilci Bogos Nubar Paşa ile de bir andlaşma yaptı. Cemiyet üyelerinden Arif Paşa başkanlığında oluşturulan heyet de destek vermek üzere Paris’e gönderildi.”
Paris Barış Konferansı’nın devam ettiği bir sırada; Seyit Abdülkadir’in bir gazeteciye; “Şerif Paşa’nın cemiyetlerinin delegesi olduğunu, Kürtleri temsil edebileceği ve altı doğu vilayetinde Kürtlerin çoğunlukta bulunması nedeniyle bu iller için özerklik istendiğini, ancak Ermenilerin mi yoksa Kürtlerin mi çoğunlukta bulunduğunu İtilaf Devletlerince oluşturulacak bir kurulun yerinde araştıracağını, bunun için Ermeni temsilci ile andlaşma yapıldığını söylemesi tepkilere neden oldu.” Kürt aşiret ahalisi de Şerif Paşa’nın gereksiz vekilliğine karşı durdu. Bunun üzerine, konferanstan çekilen Şerif Paşa’nın davranışını, Seyit Abdülkadir Ermeniler lehine çıkacak bir kararın sebebi olabileceğini düşünerek 17 Mayıs 1920’de Paris’e konfrans delegelerine çektiği telgrafında; “Kürtlerin Şerif Paşa’nın çekilmesiyle konferansta temsil edilmediğini bu nedenle konferansın alacağı kararların Kürtleri bağlamayacağı hatta kararların geçerli sayılmayacağını duyurdu.”
İtilaf Devletleri’nin Kürtleri, Türklerden ayrı olarak düşünmeyip Paris Barış konferansında Ermeniler lehine aldığı kararlar Kürt toplumunda ikiliğe yol açtı. Kürdistan’ın bağımsızlığından vazgeçen Seyit Abdülkadir, Osmanlı toprak bütünlüğü içinde bir Kürt otonomisi fikrini savunurken, radikallerden oluşan ikinci grup hâlâ bağımsız Kürdistan hayaliyle yaşadılar.
Meclis-i Mebusan’daki Kürdistanla ilgili tartışmalar, Seyit Abdülkadir’in İstanbul gazete sütunlarında yer alan “Kürtler bağımsızlık istemiyorlar” açıklaması teşkilatta bölünmeyi hızlandırdı.
Kürt Teali Cemiyeti içindeki çekişmeler 1919’un son ayları ile 1920 yılı içinde hızlandı. Osmanlı hükümetinin de Haziran 1920’den itibaren cemiyet şubelerini kapatışı ve bazı üyelerini tutuklaması cemiyet içindeki huzursuzluğu artırdı. Siyasî hayatı sona doğru hızla ilerledi. Üyelerinin herbirinin kafasından ayrı bir ses çıkması cemiyetin kapanmasıyla ilgili bir kararında alınamayışına sebep oldu. Destek verdiği; “Kürt Tamimi Maarif Cemiyeti, Kürt Talebe Hevi Cemiyeti ve Kürt Kadınları Teali Cemiyetiyle birlikte Milli Mücadele sonunda T.B.M.M. hükümetinin kuruluşuyla son buldu.
b) İslâm Teali Cemiyeti
Suna Kili’nin, Türk Devrim Tarihi’nde Teali-i İslâm (müslümanları yükseltme yüceltme) Derneği diye tanımladığı cemiyet İstanbul Süleymaniye Elmaruf mahallesi Kirazlı Mescit sokağı No 17’de 19 Şubat 1919 tarihinde (Cemiyet-i Müderrisin) adıyla kuruldu.
Kurucuları; Başkan Darülhilafetül-aliyye İptidai Dahil Medresesi Müdürü Umumisi İskilipli Mehmet Atıf Efendi, Başkan yardımcısı Sahn Medresesi Arap Edebiyatı Müdürü Konyalı Abdullah Atıf Efendi, Katip; Süleymaniye Tarihi Edyan Müderrisi Bergamalı Mehmet Zeki Efendi idi.
Konya’da şubesi bulunan cemiyetin amacı: Din ve devlet ayrılığına taraftar olmadan ilmî, ahlakî ve sosyal yollarla siyasî hayata tesir etmek; Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü kötü durumdan ve bunalımdan kurtulması için dinî esaslara dayalı olarak hilafet ve saltanatın nüfuzunu kuvvetlendirmekti.
Cemiyet ayrıca; “Düşmana karşı direnmenin yararsız olduğu görüşünde ve halifeye bağlılıktan başka bir şeyin memleketi kurtaramayacağı düşüncesinde idi.”
Bu gaye etrafında çalışan cemiyet üyeleri Hürriyet ve İtilaf Fırkası safında; Anadolu millî hareketine karşı cephe almada birleştiler. Hürriyet ve İtilaf Fırkası yanlısı gazetelerde muhtelif konularda çeşitli makale ve beyannameler yayınlayarak Milli Mücadeleyi baltaladılar.
c) İngiliz Muhipleri Cemiyeti
Milli birlik ve beraberliğimizi bozucu kuruluşların hepsinin birleştikleri nokta; “Osmanlı Devleti artık egemen bir devlet halinde yaşayamaz. Varlığını koruması, ancak himaye altına girmesiyle mümkündür” görüşüdür.
Yukarıdaki cümleden hareketle, 20 Mayıs 1919 salı günü kuruluş beyannamesi Dahiliye Nezareti’ne verilen İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin beyannamesinin sonunda şöyle deniyordu: İngiltere devleti fahimesinin muaveneti hayırhahanesiyle memalîk-i Osmaniyenin temin ve vahdeti hukuku için; “İngiliz Muhipler Cemiyeti” namıyla bir cemiyet teşekkül etmiştir”.
İngiliz David Lloyd George (1863ğ1945)’un Türkiye üzerindeki planlarını gerçekleştirmek için kurulan cemiyetin kurucuları arasında eski Dahiliye Nazırı Memduh Paşa, Şehremini Cemil Paşa, damadı Hazreti şehriyari Ahmet Zülküfül Paşa, Mahkeme-i Temyiz reisi Ali Rüşdi Efendi, sabık Şurayı Devlet azası Said Molla ve İngiliz ajanı Rahip Dr. Robert Rew Frew gibi ünlüler vardı.
Gazi Mustafa Kemal Nutuk’ta cemiyetin biri açık diğeri gizli iki amacının olduğunu belirtir ve devamla: “asıl faaliyeti gizli cehti olup, memleket içinde teşkilat yaparak isyan ve ihtilal çıkarmak, milli şuuru felce uğratmak, ecnebi müdahelesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsleri vardı” der.
İngiliz casusluğu görevini de yürüten Muhipler Cemiyeti üyeleri, Frew’in talimatıyla, İstanbul’un en yoksul semtlerindeki Türk ailelerine hergün çok miktarda et dağıtarak işe başladı.
İngiliz ekonomik sermayesiyle güçlenen teşkilat, desteklediği diğer yan kuruluşlarla Anadolu’da oluşan Kuvâ-yı Milliye’yi yok etmeye yönelik hareketini hızlandırdı.
Marmara ve Ege bölgelerinde çıkan isyanlar dahil, Konya-Bozkır ayaklanmaları ile Konya Delibaş Mehmet İsyanı hareketinde de büyük rolleri olan cemiyetin yayın organı “İstanbul” gazetesiydi. Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile sıkı işbirliğinde olan teşkilatta ikilik ortaya çıktı. Miralay Sadık-Gümülcineli İsmail grubu 22 Eylül 1921 tarihinde bir kongre yapıp yeni idare heyeti oluşturduysa da Rahip Frew’in desteğindeki Mustafa Sabri-Said Molla grubu da noter huzurunda 19 Ekim 1921 tarihinde ikinci bir alternatif kongre yaptılar. Fakat Millî kuvvetlerin Anadolu’ya hakim olmalarıyla siyaset sahnesinden silindiler. | |
| | | | KurtuluŞ SavaŞi Öncesİnde Kurulan Zararli Cemİyetler | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|