Gök Türkler'de Ölülere Yapılan Törene Yuğ (Veya Yoğ) Adı Verilirdi. Birisi Ölünce Cenazesi Önce Çadırına Konur.
Bütün Yakınları Ölünün Adına Kurban Olarak Bir Koyun Ve Bir At Kesip
Çadırın Dışına Bırakırlar. Sonra Feryad Ederek Atları Çadırın
Çevresinde Yedi Defa Koştururlar, Çadırın Giriş Kısmının Önünden
Geçerken Bıçakla Yüzlerini Çizerler. Böylece Kan İle Gözyaşı Birbirine
Karışır. Sonra Ölüyü Gömmek İçin Uygun Bir Gün Seçilir. Bir Kimse Bahar
Ve Yaz Mevsiminde Ölmüşse, Cenazesi Ağaçların Yaprakları Dökülünceye
Kadar, Güz Veya Kış Mevsiminde Ölmüşse Ağaçlar Yaprak Çıkarıncaya Kadar
Bekletilirdi. Önce Ölünün Atı Yakılarak Külleri, Kullandığı Eşya İle
Birlikte Ölü ile Gömülürdü. Gömme Günü Ölünün Bütün Yakınları Kurban
İçin Çeşitli Şeyler Getirir, Mezarın Çevresinde At Koşturarak Feryad
Eder Ve Yüzlerini Yaralarlardı. Ölü Gömüldükten Sonra Mezarı Üzerine
Dikilen Taşlar (Balbal) Yenilen Düşmanın Öbür Dünyada Galip Gelene
Hizmet Edeceğine İşaret Ederdi. Orkun Yazıtlarında, Bilge Kağan'ın
Kardeşi Kül Tegin'in Ölümü Dolayısıyla Yaptığı Matem Merasimine Komşu
Boylardan Gelen Heyetler Arasında Yas Tutan (Yoğçı) Ve Ölüye Ağlayan
(Sığıtçı) Kişilerin Bulunduğu Belirtilmektedir. Yas Töreninde Bulunan
Kişilerin, Yas Alâmeti Olarak Kulak Ve Saçlarını Kesmeleri Bir
Gelenekti.
Gök Türk Kağanları Tahta Çıkarılırken Bir Keçi Üzerine Konur Ve Yukarı Kaldırılırlardı. Bu Gelenek Daha Önce Tobalarda Görülür.
Türkler'de Tahta Çıkma Törenlerinin Bir Çeşit "Göğe Çıkma" Gibi Kutsal
Bir Anlamı Vardı. Altay Ve Sibirya Şamanlığında İnanca Göre Şamanlar
Göğe Çıkarlar Ve Göğün Dokuz Katını Dolaştıktan Sonra Yere İnerlerdi.
Şamanın Göğe Çıkmasından Önce Bir Tören Yapılır Ve Şaman, Dokuz Şaman
Çırağının Tuttuğu Beyaz Bir Keçe Üzerine Konarak Dokuz Defa
Döndürülürdü. Yazıtlarda Da Gök Türk Kağanları, "Gökte Olmuş, Gökte
Tahta Oturmuş, Kağanlığı Ve Buyruğu Gökten Almış" Kimseler Olarak
Nitelendirilmiştir. Anlaşıldığına Göre Bu Geleneğin Büyük Bir Dini
Anlamı Bulunmaktadır.
Gök Türkler Oniki Hayvanlı Türk Takvimini Kullanmışlardır.
Eski Türk Takvimi, Her Biri Bir Hayvan Adı İle Anılan "12 Yıllık" Devre Esasına Dayanıyordu.
Yılların Adları Şöyle İdi:
1. Yıl = Sıçkan (Fare)
2. Yıl = Ud (Sığır, Öküz)
3. Yıl = Pars (Kaplan)
4. Yıl = Tabışkan (Tavşan)
5. Yıl = Lu (Ejder)
6. Yıl = Yılan
7. Yıl = Yunt (At)
8. Yıl = Koy (Koyun, Keci)
9. Yıl = Biçin (Maymun)
10. Yıl = Takagu (Tavuk)
11. Yıl = İt (Köpek)
12. Yıl = Tonguz (Domuz)
Bir Yılda 12 Ay Vardı. Aylar, Birinç (Birinci) Ay, İkinç, Üçünç...... Diye Adlandırılmıştı.
Bir Gün 12 Kısım Sayılıyor Ve Her Kısma "Çağ" Deniyordu. Yıl 365 Gün, 5 Küsûr Saat İtibar Edilmekte İdi.
Günün Başlangıcı Gece Yarısı İdi. Yılbaşı Ocak - Şubat Aylarına Rastlardı.
Aslında Ay Yılına Dayanan Bu "Oniki Hayvanlı Türk Takvimi"nin Gök Türkler Zamanında Güneş Yılına Çevrildiği Söylenmektedir.
Menşei Çok Eski Olması Gereken, Ayrıca 12 Yıllık Devrenin 5 Katı 60 Yıllık Devreler Olarak Da Faydalanılan Bu Takvim,
Gök Türkler'de, Uygurlar'da, Batı Türkleri'nde Ve Muhakkak Ki Hunlar'da Kullanılmış Olup, Hem Zaman, Hem Coğrafî Yönden
Çok Yaygın Bir Sistem Gibi Görünmekteydi.
Gök Türkçe Kitabeler, Uygur Kitap Ve Hukukî Belgeleri, Bulgar Kitabeleri Ve "Bulgar Hakanları Listesi",
Hatta Kırgızların Manas Destanındaki Bazı Olaylar Bu Takvimle Tarihlenmiştir.
Bu Eski Türk Takvimi, Son Zamanlara Kadar Orta Asya'da Kullanılmıştır.
( Eşittir Aynı Çin Falı, Burçları Ve Çin Takvimi..!)