YAVUZ SULTAN SELİM’İN KUDÜS’Ü FETHİ
Kudüs’ün Osmanlı Yönetimine Girişi
XVI. yüzyıla girildiğinde Osmanl Devleti en güçlü dönemlerini
yaşyordu ve kendisine hedef olarak da Batıyı seçmişti. Ancak II. Bayezid
döneminde Safeviler tarafından körüklenen şiî propagandası Anadolu da fitne
uyandırmştı. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim öncelikle Anadolu birliğini yeniden
sağlamak amacıyla iran daki Safevileri bertaraf etmeye karar verdi.
Çaldıran zaferiyle bertaraf edilen Safeviler den sonra Yavuz yüzünü
güneye çevirdi çünkü Mısır, Filistin ve Suriye ye hakim olan Memlûklar, Safevî
Sultan şah ismail le iş birliği yapmışlardı . Bu iki devletin iş birliği, Osmanlı
Devleti ve Anadolu birliği için büyük bir tehlike idi. Diğer yandan Memlûklar,
Yavuz’un Suriye’yi istila etmesinden de endişe ediyorlardı . Memlûklar için
Suriye, Mısırın anahtar durumundaydı . Bu saydığımız sebeplerden dolayı ,
Memlûk Sultan Kansuh Gûrî, -Ehl-i Sünnet ulemasının muhalefetine rağmen şah
İsmail ile ittifak yapmaktan çekinmedi.
Bu ittifak Yavuz’un planlarını değiştirmesine sebep oldu. İran üzerine
yürüse, arkadan bir Memlûk tehlikesiyle karşılaşabilirdi. Zirâ Kansuh Gûrî, bu
sırada güçlü bir orduyla Halep’e gelmiş, yanında bulunan şehzade Ahmed in oğlu
Kâsım Çelebi yi Osmanlı tahtının yegane varisi olarak ilan etmişti. Kansuh
Gûrî nin bu ittifak Yavuz un işine yaradı . Sünni ve Şafiî olan Suriye halkı
Yavuz un yanında yer aldı . Yavuz, Zenbilli Ali Efendi başta olmak üzere
ulemâdan Mülhidlere yardım eden mülhiddir ve üzerine gidilmesi caizdir
mealinde fetvalar aldı.
Osmanlı Memlûk ilişkilerinin bozulmasının en önemli sebeplerinden
birisi de Dulkadiroğullarının izlediği dış politikaydı. Memlûklara yakın olan
Dulkadiroğlu Alaaddin Bey, kendi beyliğinin devamını Osmanlı Devleti ile
Memlûklar arasındaki denge politikasına dayandırmıştı. Nihayet Çaldıran seferine
katılmayı reddedişi bardağı taşıran son damla olmuştu. Bunun üzerine Yavuz,
Dulkadiroğulları beyliğine son verdi. Alaüddevle’nin başını da Mısır’a gönderdi.
Osmanlılar artık Suriye kapılarına dayanmışlardı . Nihayet Osmanlı ordusu Kuzey
Suriye ye girdiği sırada Kansuh Gûrî yanında Halife III. Mütevekkil Alâllah
olduğu halde, Halep ten hareketle Merc-i Dâbık a gelmişti. 24 Ağustos 1516 da
burada yapılan savaşta, Memlûklar büyük bir bozguna uğradılar.
Bu zafer sonrası Yavuz Sultan Selim, Halep te büyük bir coşkuyla
karşlandı. Burada başta Halife III. Mütevekkil ile üç mezhebin başkaldılarını
kabul eden Sultan, onlara iyi davrandı . Ulu Cami'de okunan hutbede hatip
Osmanl Sultanın Hadimû l- Haremeyn unvanı ile vasıflandırdı . Yavuz,
Halep ten sonra şam üzerine yürüdü ve buray da kolaylıkla zaptetti. Yavuz un
hedefi imdi Mısırıd . Ancak ba ta Kudüs olmak üzere Filistin in önemli şehirleri
hâlâ Memlûklu idarecilerin hakimiyetindeydi. Mısır yolunu emniyete almak için
öncelikle buraların ele geçirilmesi gerekiyordu. Bunun için de Yavuz, Vezir-i
âzam Sinan Paşa'yı görevlendirdi. Sina Paşa kısa zamanda Safed, Nablus, Aclun,
Gazze ve Kudüs ü fethetti. Yavuz ise bu sırada şam dan Kudüs e gelmişti.
Kudüs'ün Osmanlıların eline geçi tarihi gün olarak kesin belli değildir.
Ancak Yavuz, 31 Aralık 1516'da şehre gelmiştir. Şehrin Osmanlı yönetimine
geçişi hakkında kaynaklarda farklı rivayetler yer almaktadır. Bu kaynaklar, şehrin
kendi isteğiyle Osmanlı yönetimine geçtiğini yazmaktadır. Ancak, o sıradaki
Kudüs Memlûklu valisi İli Bey, Memlûk ordusunda yer almştı ki, Kudüs'ün
kendiliğinden Osmanlı yönetimine geçmesi biraz kuşkuludur. Olayların
gidişatından anlaşıldığına göre Kudüs'ün fetih tarihi Ekim 1516 (Ramazan-922)
olmalıdır.
Kışı Şam'da geçiren Yavuz, Aralık ayının sonlarına doğru buradan
ayrılarak, 3 Aralık'ta devlet ileri gelenleriyle beraber Kudüs'e geldi. Yavuz'un
şehre gelişi sırasında Kudüs'ün tüm ruhanîleri padişahı şehrin dışında büyük bir
tâzimle karşıladılar. Yavuz, ruhanîlere gerekli ilgiyi gösterdikten sonra, şehrin
tam karşısında otağını kurdurttu. Bu sıralar ikindi vaktiydi. Padişah akşam
namazını Mescid-i Aksa'da kılacağını söyledi. Bunun üzerine görevlilere haber
gönderildi. Kur'an'ın sitayişle bahsettiği bu kutsal mabed 12.000 kandille
aydınlatılır. Padişah bu kutsal kente namaz vaktinden önce girer. Önce Kubbetü's-
Sahra'da Rummân- Davud (a.s.) ile Nahl-i Hamza (r.a.)'y ziyaret eder. Sonra
Hacer-i Sahra'y tavaf eder. Daha sonra Kubbe-i Sahra'nın altına iner ve burada iki
rekât hacet namaz kılar. Buradan akşam namazının edası için Mescid-i Aksa'ya
geçer. Görevliler, padişahı kokulu mumlarla karşılarlar. Sultan burada akşam
namazını edâ ettikten sonra, biraz dinlenir. Daha sonra burada iki rekât hacet
namazı kılar, dualar eder. Yatsıyı da eda ettikten sonra otağna döner.
Sultan, ertesi sabah binlerce koyun ve deve kurban ettirir. Kubbe-i
Sahra'yı ziyaret eder ve Mescid-i Aksa'da iki rekât hâcet namaz kılar. Daha sonra
şehri gezer, Kudüs halkına ihsanlarda bulunur. 1 Ocak 1517'de Kudüs'ten ayrılır.