******’ün Çocukluğu ve Eğitimi ****** mütevazı bir aileden geliyordu. Onun bu özelliğinin ileride
halkın nabzını tutmasını bilmesinde, halkın eğilimlerini sezmesinde
büyük faydası olacaktı. Yakınları onun bir halk çocuğu olmakla
övündüğünü ifade etmişlerdi. ****** 4 yaşındayken kız kardeşi
Makbule Boysan Atadandünyaya geldi. Diğer kardeşlerini çocuk yaştaki ölümleri nedeniyle hiç
tanıyamayan ******’ün çocukluk yıllarına dair kayıtlarda yer alan
bilgiler sınırlıdır. ******, okul çağına geldiğinde, eğitimi konusunda
annesiyle babası arasında görüş ayrılığı belirdi. Geleneklere bağlı
olan ve Hacı Sofi gibi dinine bağlı bir aileden gelen Zübeyde Hanım,
eğitim sisteminin karışık olduğu bu dönemde, ******’ün dini eksende
eğitim veren
Mahalle Mektebi'ne gitmesinde ısrarcı
davranıyordu. Aydın görüşlü olan Ali Rıza Bey'in tercihi ise yeni
açılan ve döneme göre oldukça modern bir anlayışla kurulan
Şemsi Efendi İlkokulu’ndan yanaydı. Zira okulun kurucusu olan ve okula kendi ismini veren
Şemsi Efendi, okulunda ezbercilik yerine katif metodu uygulatıyordu, ayrıca okulun kız bölümünü de açmış olan aydın bir eğitimciydi.
1873 yılında Selanik’te valilik görevine başlayan
Mithat Paşa, başarılarından dolayı Şemsi Efendi’ye padişah nişanı vermişti.
Ali Rıza Bey'in önerisiyle okul konusundaki ikilem çözümlendi. Buna
göre ******, önce ilâhîlerle ve dinî bir törenle mahalle okuluna
başlayacak, birkaç gün sonra da Şemsi Efendi okuluna geçecekti. Şemsi
Efendi Okulu’nda dönemin mahalle okullarından farklı olarak yeni
öğretim metotları uygulanmakta ve kara tahta, tebeşir, silgi, öğretmen
masası, okumayı kolaylaştıracak levhalar gibi yeni araçlar
kullanılmaktaydı. ******’ün pedagojik esaslara göre eğitim veren bu
okulda öğrenim görmesi gelişmesinde oldukça etkili oldu. Zekâsı ve
üstün yetenekleri ile kısa zamanda arkadaşlarının ve öğretmenlerinin
sevgisini kazanan ******, matematikteki üstün başarısıyla da dikkat
çekiyordu.
Bu arada gümrük memurluğunu bırakan, kereste ve ardından da tuz işine
giren Ali Rıza Bey, Rum eşkıyalar ve tuzların erimesi nedeniyle ticaret
hayatından çekilmişti. Memuriyete tekrar giremeyen Ali Rıza Bey bir
süre sonra hastalandı ve
1888’de hayatını kaybetti. Babası öldüğünde ****** 7 yaşında, kız kardeşi Makbule ise henüz 3 yaşındaydı.
Babasının ölümü üzerine okuldan ayrılmak zorunda kalan ****** ve
ailesini zor günler bekliyordu. Eşini kaybettiğinde kızı Naciye’ye
hamile olan Zübeyde Hanım,
1890’ta doğum yaptı. Maddî durumu yetersiz olan Zübeyde Hanım çocuklarını alarak Langaza’da tarım işiyle uğraşan ağabeyi
Hüseyin Ağa’nın çiftliğine yerleşti.
1901yılında ******’ün kız kardeşi Naciye, verem hastalığına yakalanıp
hayatını kaybetti. Babasını ve kısa bir süre sonra kız kardeşini
kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşayan ******’ün, dayısının çiftliğinde
ailenin erkeği olarak aldığı sorumluluklar artmıştı. Çiftlikte geçen bu
dönemde ****** doğayla iç içe oldu, dayısına işlerinde yardımcı olduğu
için el becerileri arttı. Ancak Zübeyde Hanım oğlunun öğreniminin yarım
kalmasından üzüntü duyuyordu. Onun caminin imamından ve özel
öğretmenden aldığı eğitim yetersiz kalınca Zübeyde Hanım ******’ü, iyi
bir eğitim görmesini sağlamak için halasının yanına, Selanik’e
gönderdi.
Bu arada abisine daha fazla yük olmak istemeyen ve aldığı küçük emekli
aylığı ile geçinmekte zorluk çeken Zübeyde Hanım, Selanik Gümrükler
Başmüdürü
Ragıp Beyile evlendi. Ragıp Bey'in önceki evliliğinden dört çocuğu vardı. Bu
evlilik, babasının hatırasına saygı gösterilmediğini düşünen ******’ü
kızdırmıştı. Annesinin ikinci kez evlenmesini içine sindiremeyen
******, uzun süre annesini aramadı. Ancak bu düş kırıklığı onun
çalışma azmini arttırdı. Zira küçük yaşta babasını kaybetmesi de onun
kendi ayakları üstünde durma gücünü kazanmasını ve hayatta başarılı bir
şekilde mücadele etmesini sağladı.
Prof. Dr. Şerafettin Turan’ın
Mustafa Kemal ATATÜRK biyografisinde konuyla ilgili olarak şu bilgilere yer verilmişti:
Zübeyde
Hanım'ın Ragıp Bey ile ikinci bir evlilik yapması, ana ile oğul
arasında dikkatlerden kaçmayan bir sorun da yaratmıştı. Ragıp Bey,
Teselya Yenişehir'den Selanik'e göçmüştü. Eşini yitirmiş, dört
çocuğuyla dul kalmıştı. Süreyya ve Hakkı adlarında 2 oğlu ile birinin
adı Rukiye olan 2 kızı vardı. Zübeyde Hanım'la evlendiğinde Mustafa ve
Makbule kardeşler için psikolojik de olsa bir üvey baba ve üvey
kardeşler sorunu baş göstermişti. Makbule bu yeni hayata ayak
uydurmakta gecikmemişti ama Mustafa üvey babanın bulunduğu çatı altında
oturmak istememişti. ****** yaşamının sonlarında üvey babasından söz
ederken “Bana karşı çok saygılı davranmış, büyük adam muamelesi
etmiştir.” diye olumlu bir görüş sergilemişti ama evden ayrılışını Afet
İnan'a babasını yitiren bir çocuğun isyanı olarak şöyle açıklamıştı:
"Anamın böyle bir aile bağı yapmasını takdir ettim. Ancak çocukluk
duygum isyandan ibaretti.